29 Ağustos 2013 Perşembe

Doğa ve İnsan Etkileşimi

Doğa ve İnsan Etkileşimi

Doğadaki Ekstrem Durumlar
Dünya üzerinde doğa olayları bazen normal süreçlerin dışına çıkarak ya o güne kadar görülmeyen ya da çok ender görülen şekilde gerçekleşir.
Normalin dışında gerçekleşen bu doğa olaylarına ekstrem doğa olayları denir.
Ekstrem doğa olayları oluşum nedenlerine göre üç ana gruba ayrılır. Bunlar:
Klimatolojik Karakterli Ekstrem Olaylar
Jeolojik ve Jeomorfolojik Karakterli Ekstrem Olaylar
Hidrolojik Karakterli Ekstrem Olaylar


Ekstrem Doğa Olayları
A) Klimatolojik Karakterli Ekstrem Olaylar
    l. Ekstrem Sıcaklık (Aşırı sıcak ve soğuklar)
   2. Şiddetli Rüzgarlar ve Fırtınalar
B) Jeolojik ve Jeomorfolojik Karakterli Ekstrem Olaylar
    1. Tsunamiler
    2. Depremler
    3. Volkanik Olaylar
    4. Heyelanlar
C) Hidrolojik Karakterli Ekstrem Olaylar
    1. Aşırı Yağışlar
    2. Kuraklık

A) Klimatolojik Karakterli Ekstrem Olaylar

l. Ekstrem Sıcaklık (Aşırı sıcak ve soğuklar)
Yeryüzünde bugüne kadar en yüksek sıcaklık değeri, 13 Eylül 1922 tarihinde Libya‘nın El Aziz kentinde 57°C olarak ölçülmüştür.
Yeryüzünde en düşük sıcaklık ise 21 Temmuz 1983 tarihinde Antarktika'da -89,2°C olarak ölçülmüştür.
Bir yerde o güne kadar görülmeyen aşırı soğuk ve sıcaklıkların yaşanması, başta insan olmak üzere birçok canlı türünü olumsuz etkilemektedir.
Hava sıcaklığında görülen bu ekstremlerin doğal sistemler üzerindeki en büyük etkisi kuraklıktır. Herhangi bir yerde hava sıcaklığının aşırı yüksek veya düşük değerler göstermesi kuraklığa neden olur. Bu aşırı sıcak ve soğukluğun süresinin uzaması ise kuraklığın şiddetini artırır.
Türkiye, orta kuşakta yer aldığı için kutuplardan gelen soğuk hava ile ekvatordan gelen sıcak hava kütlelerinin etkisi altında kalmaktadır.
Bu nedenle Türkiye'de de aşırı sıcak ve soğuklar ile kuraklıklar görülebilmektedir
Örneğin; Sibirya oluşumlu karasal hava kütlesi ile denizel kutbi hava kütlesinin ülkemizde etkili olarak belirli bir süre etkisinin devam etmesi, aşırı soğukların yaşanmasına neden olur.
Türkiye'de bugüne kadar ölçülmüş en düşük sıcaklık, 9 Ocak 1990 tarihinde Van'ın Çaldıran ilçesinde -46,4°C olarak ölçülmüştür.
Ülkemizde bu soğuk hava kütlelerinin etkili olduğu dönemlerde insan başta olmak üzere canlı hayatı olumsuz etkilenmekte, akarsu ve göller donmakta, hidroelektrik enerji üretimi aksamakta ve büyük ekonomik kayıplar yaşanmaktadır.
Ülkemizde aşırı sıcakların meydana gelmesinde ise karasal tropikal hava kütlesinin (Basra alçak basıncı) etkili olması ve belirli bir süre etkisinin devam etmesi yatmaktadır.
Bu etki özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaz aylarında hissedilmektedir.
Türkiye'de bugüne kadar ölçülmüş en yüksek sıcaklık, 14 Ağustos 1993 tarihinde Mardin'de 48,8°C olarak ölçülmüştür.
Ülkemizde bu aşırı sıcak havanın etkili olduğu dönemlerde akarsu, göl ve barajlardaki su seviyeleri düşmekte, içme ve kullanma suyu sıkıntısı çekilmekte, tarımsal verim düşmekte ve insan sağlığı olumsuz etkilenmektedir.

2. Şiddetli Rüzgarlar ve Fırtınalar

Tayfun, kasırga veya hortum gibi adlarla tanımlanan şiddetli rüzgarlar ve fırtınalar çok büyük miktarda can ve mal kaybına neden olan hava olaylarıdır.
Bu hava olayları, sürekli alçak basınç alanları olan tropikal bölgelerde ani ve büyük basınç farklarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Saatteki hızları yaklaşık 100 ile 350 km arasında değişen bu rüzgarlar. Kuzey Yarım Küre'de sağa, Güney Yanın Küre'de ise sola doğru hareket yaparak ilerler.
Hurricane, Tornado gibi isimlerle de anılan bu rüzgarlar; daha çok Orta Amerika, Güneydoğu Asya ve Avustralya gibi yerlerde etkilidir.
Şiddetli rüzgarlar ve fırtınalar, Türkiye'de tropikal alçak basınç alanı fazla etkili olmadığı için pek görülmez.

 B) Jeolojik ve Jeomorfolojik Karakterli Ekstrem Olaylar
 1. Tsunamiler
Okyanus ve deniz tabanlarında oluşan depremler ve volkanizma sonucunda deniz tabanının ani yükselmesine bağlı olarak deniz suyu uzun periyotlu dalgalar halinde kıyıya doğru hareket eder.
Bu dalgalar arasındaki uzaklık başlangıçta fazla iken, kıyıya yaklaştıkça dalgalar birleşerek 30-50 m yüksekliğe kadar ulaşır.
Yani tektonik olaylar sonucunda oluşan dev deprem dalgalarına tsunami denir.
Tsunami, su kütlesinin fazla olduğu okyanuslarda daha etkilidir. İç denizlerde ise küçük çaplı tsunamiler oluşabilir.
Endonezya'nın Sumatra adası açıklarında 26 Aralık 2004 tarihinde meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem sonrasında oluşan tsunami sonucunda Güneydoğu Asya'da 10 ülkede, 150.000'den fazla insan hayatını kaybetmiştir.
Yine 22 Mayıs 1960 tarihinde Şili'de meydana gelen deprem sonrasında oluşan tsunami sonucunda Şili, Japonya, Filipinler ve Hawaii gibi alanlarda çok sayıda can ve mal kaybı yaşanmıştır.
Türkiye, iç denizlere sahip olduğu için büyük çaplı tsunamiler gerçekleşmez.
Türkiye'de 10 Eylül 1509, 22 Mayıs 1766, 10 Temmuz 1894 ve 17 Ağustos 1999 depremlerinde tsunamiler gerçekleşmiştir.

2. Depremler
Depremler, çoğu kez şiddeti az olan ve çok sık görülen doğa olaylarıdır.
Genellikle şiddeti az olduğu için insanlar tarafından hissedilmez.
Ancak yıkıcı ve şiddetli olan depremler, can ve mal kayıplarının yanı sıra doğada çeşitli değişimler de meydana getirir. Bu değişimler;
fayların oluşması,
tsunamilerin oluşması,
kaynak ve kaplıca sularının kimyasal ve fiziksel özelliklerinin değişmesi,
akarsu yatakları ve kıyı şeridinin yer değiştirmesi
kütle hareketlerinin (heyelan, çığ gibi) oluşması şeklinde sıralanabilir.
Çin'in Shensi kentinde 1950 yılında yaşanan ve 830.000 insanın yaşamını yitirdiği deprem, can ve mal kaybının en fazla olduğu deprem olarak tarihe geçmiştir.
Türkiye'de ise 1939 yılında Erzincan'da meydana gelen ve 30.000 civarında vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem, ülkemizdeki en şiddetli deprem olarak tarihe geçmiştir.

3. Volkanik Olaylar
Volkanik patlamalar sonucunda bol miktarda malzemenin yeryüzüne püskürmesiyle volkanik araziler oluşurken aynı zamanda duman ve küller atmosferi kaplayarak güneş ışınlarının yeryüzüne gelmesini engeller.
Bunun sonucunda sıcaklık değerlerinde kısa veya uzun süreli düşüşler görülebilmektedir. Ayrıca çok sayıda insan da yaşamını yitirebilmektedir.
Örneğin; Endonezya'daki Krakatau Yanardağı'nın 1883 yılında patlaması sonucunda binlerce insan hayatını yitirmiştir.
Buzul bölgelerindeki volkanik püskürmeler buzulların hızla erimesine neden olarak büyük sel felaketleri oluşturabilmektedir.
Ayrıca okyanus tabanlarında meydana gelen volkanik püskürmeler ise deniz suyu sıcaklığını artırarak okyanuslarda yaşayan çok sayıda canlıyı olumsuz etkileyebilmektedir.

4. Heyelanlar
Dünya'da çok sık aralıklarla ve yaygın alanlarda görülen kütle hareketleri arasında heyelanlar önemli bir yer tutmaktadır.
Heyelanların oluşumunda arazi yapısının eğimi ve yağışların etkisi fazladır.
Heyelanlara bağlı olarak can ve mal kayıplarının yanı sıra bazı doğal olaylar da meydana gelir.
Ağaçlar ve bitkilerin toprak tabakasıyla birlikte yerlerinden sökülerek aşağı taşınması sonucu bölgedeki bitki örtüsünün özelliği bozulur.
Doğal hayat kesintiye uğrar ve bazı canlılar yok olur.
Bağ, bahçe ve tarla gibi tarım alanlarındaki verimli toprakların üzeri heyelanlarla taşınan verimsiz materyallerle örtülür,
Göller oluşur, akarsuların yatakları değişir.

C) Hidrolojik Karakterli Ekstrem Olaylar
1. Aşırı Yağışlar
Uzun yıllar boyunca maksimum yağış ortalamalarının üzerindeki yağış değerleri aşırı yağışlar olarak ifade edilir.
Aşırı yağışların ortaya çıkardığı en önemli sorun, sel ve taşkınlardır.
Sel ve su baskınları bazen çok tehlikeli boyutlara vararak can ve mal kaybına yol açar.
Özellikle Güneydoğu Asya'da aşırı yağışlar sonucunda yaşanan sel ve su baskınları sonucunda pek çok insan hayatını kaybetmiş, tarım ürünleri zarar görmüştür.

2. Kuraklık
Yağışların, kaydedilen normal değerlerin önemli ölçüde altına düşmesi kuraklığa neden olmaktadır.
Kuraklık, genellikle yavaş gelişen ve etkisi uzun süren bir ekstrem olaydır. Ayrıca kuraklığın etki alanı diğer doğal afetlere göre daha geniştir.
Yüksek sıcaklık, şiddetli rüzgar ve düşük nem kuraklığın oluşmasında etkili olan temel faktörlerdir.
Bir bölgede kuraklığın uzun süre devam etmesi; tarımsal üretimde ve verimde azalma, otlaklarda ve hayvansal üretimde azalma, orman alanlarında azalma, yangınlarda artma, hayvan ölüm oranlarında artma
yer altı ve yer üstü su seviyesindeki düşme gibi olaylara yol açar.
Örneğin; 1907 yılında Çin'de uzun süre etkili olan kuraklık nedeniyle 24 milyon insan zarar görmüştür.

Doğal ve Beşeri Süreçler Arasındaki Etkileşim
İlk dönemlerde yaşamlarını doğal sistemlerin işleyişine bağlı olarak sürdüren insanlar, Dünya'yı tanıdıkça ve teknoloji geliştikçe doğal sistemlerin işleyişine müdahale etmeye başlamışlardır.
Özellikle 1815 yılından itibaren Sanayi İnkılabı'yla birlikte son iki yüzyılda insanların doğal sistemlerin işleyişine müdahalesi hız kazanmıştır.
Hatta günümüzde bazı müdahaleler doğal sistemlerin işleyişini bozacak kadar üst seviyeye ulaşmıştır.
Beşeri sistemler ile doğal sistemler arasındaki etkileşimin daha iyi anlaşılabilmesi için şu örnekler verilebilir:

Manş Tüneli
Fransa ile İngiltere'yi Manş Denizi'nin altından birbirine bağlayan Manş Tüneli, yeryüzünün en uzun su altı tünelidir.
Manş Tüneli, 37,9 km'si deniz altında olmak üzere toplam 50,5 km'dir. Deniz seviyesinin 91 metre altında bulunan tünel, aralarında yaklaşık 30 metre bulunan iki demir yolu tüneli ve bunları birbirine bağlayan servis tünellerinden oluşur.
İstanbul Boğazı'nda Anadolu ve Avrupa yakalarını birbirine bağlayacak olan tünel yapımı devam etmektedir. Bu tünel de Manş Tüneli'ne benzer bir yapıdadır.
Central Valley Projesi
Kaliforniya'da vadinin yukarı kesimlerindeki barajlarda depolanan sular, kanallarla güneydeki eski çöl alanı olan Central Valley'deki kurak alanlara bağlanmıştır.
Bu sayede çöl alanlarında turunçgil yetiştirilmeye başlanmış ve hayvanlar için otlaklar oluşturulmuştur.
Bunun sonucunda bölgenin nüfusu hızla artmış ve tarım arazileri şehirleşme tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır.
Libya Yapay Nehir Projesi
Kaliforniya'daki Central Valley Projesi'ne benzer bir proje de Libya'da uygulanmaktadır.
Yani günümüzde çöl alanları bile yapılan sulama projeleri ile verimli tarım alanlarına dönüştürülebilmektedir.
Ülkenin güneyindeki yer altı sularının sulama yapmak amacıyla kuzeyde yer alan sahil kesimlerine taşınması amaçlanan proje ile çöl bölgelerine günde yaklaşık 5 milyon metreküp su taşınacaktır.
Proje tamamlandığında su taşıma hattının uzunluğu 4000 km'yi bularak Dünya‘nın en büyük su nakil hattı olacaktır.
İsviçre ve Dağlar
İsviçre'nin yaklaşık % 60'ını yükseltileri yer yer 4000 m'yi bulan Alp Dağları oluşturur.
Alplerin bu olumsuz koşullarına rağmen İsviçreliler, uzun tüneller ve viyadükler yaparak ülkenin her bölgesine kara ve demir yolunu ulaştırmayı başarmışlardır.
Ayrıca bu dağlık alanları kış turizminde de değerlendirmişlerdir.
Alp Dağları bölgesinde İsviçre'nin toplam turizm hareketlerinin % 60'ından fazlası yoğunlaşmıştır. Bu durum İsviçre'de bölgeler arası eşitsizliği ve göçü azaltmıştır.
Bunun yanında kış turizmi ülkeye büyük oranda döviz girdisi de sağlamıştır.

Kıyı Bölgelerinin Doldurulması
Toprakların; yerleşme, ulaşım, sanayi ve tarım için yetersiz olduğu ülkeler kıyı bölgelerini doldurarak buraları çeşitli amaçlarla değerlendirmektedir.
Bu duruma özellikle Hollanda ve Japonya örnek verilebilir.
Hollanda kıyılarının büyük bir bölümü ya deniz seviyesinde ya da deniz seviyesinin altındadır.
Ülke, taşkınlara karşı doğal ve yapay birimlerden oluşan bir kıyı koruma yapısıyla korunmaktadır.
Hollanda gibi Japonya da kıyı bölgelerini doldurarak toprak kazanan ülkelerden biridir.
Örneğin; Japonya‘nın Aichi Bölgesi'ndeki Nagoya Hava Alanı denizin doldurulmasıyla oluşturulmuştur.

Doğanın Yakın Geleceği
A. Küresel Isınma
Dünyamız var olduğundan bu güne kadar doğal olayların seyrinde değişmeler meydana gelmiştir.
Jeolojik devirler içinde; iklim, kara ve deniz alanları ile buzulların kapladığı alanlarda değişmeler yaşanmıştır.
Günümüzde de bu ve benzeri değişmeler olmaktadır; ancak bu değişmeler önceki yüzyıllara göre daha hızlı bir şekilde yani daha kısa sürede meydana gelmektedir.
Özellikle 21. yy.da küresel iklim değişiklikleri önceki yüzyıllara göre daha kuvvetli olacaktır.
Yapılan araştırmalara göre karbondioksit, klorofloro, karbon, karbonmonoksit gibi gazların son yıllarda önemli oranda arttığı görülmüştür.
Bu gazların ısıyı tutma özelliğine (sera etkisi) bağlı olarak ortamdaki sıcaklık artmakta, bu da küresel ısınmaya neden olmaktadır.
Bu gazların miktarının artmasının temel sebebi sanayide, motorlu taşıtlarda ve evlerin ısıtılmasında fosil yakıtların kullanılmasıdır.

Küresel ısınmayla Birlikte Meydana Gelmesi Beklenen Değişmeler
Buzulların ErimesiKüresel ısınma sonucunda buzulların erimesi beklenmektedir. Son yıllarda yapılan incelemelerde kutup bölgelerindeki buzul alanlarının azaldığı ortaya çıkmıştır.
Buzulların erimesiyle birlikte;
deniz seviyesinin yükselmesiyle kıyı şeridinde büyük değişimlerin meydana gelmesi, buna bağlı olarak da çok sayıda insanın göç etmek zorunda kalması, yani Hollanda, Bangladeş gibi topraklarının büyük bir bölümü deniz seviyesine yakın veya deniz seviyesinin altında olan ülkelerin sular altında kalması
tuzlu suların tatlı sularla karışarak tatlı suları kullanılmaz hale getirmesiyle birçok canlı türünün bundan etkilenmesi
okyanusların sıcaklık ve tuzluluk oranlarında değişimlerin olması ve buna bağlı olarak okyanus akıntılarının yavaşlaması ile iklim değişikliklerinin yaşanması beklenmektedir.

Bitki ve Hayvanların Küresel ısınmadan EtkilenmesiHer bitki ve hayvan türünün yaşamını sürdürebilmesi için, belli bir sıcaklık isteği vardır.
İklim koşullarındaki değişmelere bağlı olarak bitki ve hayvan türleri yeni duruma uyum sağlamaya (adaptasyon) çalışacaktır.
Yeni duruma uyum sağlayamayan canlılar ise ya göç edecek ya da yaşamlarını yitirerek nesli tükenecektir.
Küresel ısınmayla artan sıcaklıklar, bitkilerin yetişme alanlarının da etkileyecektir.
Yani alçak enlemlerde yayılış gösteren sıcaklık isteği fazla olan bitkiler orta enlemlerde, orta enlemlerde yayılış gösteren bitkiler ise yüksek enlemlerde yetişebilecektir.


B. Süper Volkanlar
Bilinen yanardağ patlamalarından yüzlerce kat büyük olan doğa olayları süper volkanlar olarak ifade edilmektedir.
Bu volkanların etki alanı Kuzey Amerika Kıtası büyüklüğünde bir alanı tahrip edebilecek kadar geniştir.
Bu volkanlardan yayılan küller ve dumanlar küresel boyutta iklim değişikliklerine neden olabilir.
Dünya'da süper volkanlar Endonezya'nın Sumatra Adası'ndaki Toba Dağı'nda yaklaşık 73 bin yıl önce ve ABD'deki Yellow Stone'de gerçekleşmiştir.
Yapılan araştırmalara göre Dünya'da yeni bir süper volkan olayı yaşanabilir. Bu volkanik olaylar hiç beklenmedik bir yerde de oluşabilir.
Yine yapılan bu araştırmalara göre volkanlardan atmosfere yayılan sülfürik asit tabakası, güneş ışınlarını ve Dünya'dan yükselen ısıyı emerek buzul çağlarının yaşanmasına neden olabilir.
Bu küresel hasarın oranı gazların atmosferde ne kadar kalacağına bağlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder