1 Eylül 2013 Pazar

Şehirlerin Fonksiyonları

Şehirlerin Fonksiyonları 

Tarihsel Süreçte Şehirler
İnsanların bir araya gelip birlikte yaşamaları, nüfusların artmasıyla başlamıştır.
Bu birlikteliklerle beraber ortak yaşam alanları oluşturulur.
Tarih boyunca Dünya nüfusunun çoğunluğu kırsal alanlarda yaşamıştır.
En eski şehirlerin ortaya çıkışı M.Ö. 6000-5000 yılları arasındadır.
Ancak eski şehirlere göre gelişmiş şehirlerin ortaya çıkışı ise (kent hayatının oluşabilmesi koşullarım göz önünde bulundurursak) M.Ö. 4000 yılından itibarendir.
Beş bin yıldan beri var olan ve Sanayi devriminden itibaren hem büyüklük hem sayıca hızlı bir büyüme içine giren yerleşmeler şehirleri oluşturmuştur.
Dünya nüfusunun büyük kısmı kırsal kesimlerde yaşarken elverişli koşullara sahip köy yerleşmeleri zamanla gelişerek binlerce insanın toplandığı merkezler haline gelmiştir.
Yerleşmelerde tarımın yanı sıra diğer ekonomik faaliyetlerde geçim kaynakları arasına girmiştir.
Şehir yerleşmelerinde maden ocakları, sağlık, eğitim-öğretim koşulları, idari binalar, çarşılar ve ticarethaneler kurulmaya başlanmıştır.
Dünya'daki ilk şehir yerleşmeleri Mısır, Hindistan ve Güneydoğu Asya'nın akarsu vadilerinde tarımın gelişmesiyle belirmeye başlamıştır.
Verimli tarım arazileri ve akarsu vadileri şehirlerin kurulmasında tercih edilen yerler olmuştur.
Nitekim M.Ö. 3000'li yıllarda Nil Vadisi'nde ve Akdeniz Havzası'nda şehirler ortaya çıkmıştır.
Bunu M.Ö. 2000 yıllarında Kuzey Çin'de, Güney ve Güneydoğu Asya'nın akarsu vadilerinde ortaya çıkan şehirleşme hareketleri takip etmiştir.
İngiltere' de ortaya çıkan Sanayi İnkılabı (1848) modern şehirleşme sürecini hızlandıran önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Dünya'da ilk kentlerin Mezopotamya ve Amerika'da görüldüğü bilinmektedir.
Şehirler ise genel olarak Mısır, Mezopotamya, İndus Vadisi ve Çin'in doğusundaki ovalık alanlarda kurulmuş ve ardından Avrupa ve Amerika'ya geçmiştir.
Yani Avrupa'da şehirlerin ortaya çıkışı Mezopotamya, Mısır ve İndus Vadisinde görülen şehirlerden sonradır.
Günümüz anlamında asıl kentler sanayi devrimiyle kurulmuştur.
Şehirler; fabrika, ulaşım, ticaret, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yürütüldüğü merkez haline gelmiştir.
İngiltere, XVIII. ve XIX. yüzyıl sonlarında sanayi merkezi olmuştur.
İlk sanayi şehri de Manchester'dır.
İngiltere'de yaşanan sanayileşme şehirlerin %27'lik oranını %64'e yükseltmiştir.
Artık İngiltere çiftçi ülkesinden şehirli ülkeye dönüşmüştür.
XX. yüzyıla birlikte şehirleşme önemli bir olgu haline gelmiştir.
Günümüzde gelişmiş ülkelerde her geçen yıl şehirleşme oranı artmaktadır.

Şehirlerin Nüfus Gelişimi
İlk şehir yerleşmelerinin nüfusu günümüzdeki şehirlere oranla oldukça azdır.
Örneğin Mezopotamya'da Sümerlere ait bir şehirde nüfus 7.000 ile 20.000 arasında değişiyordu.
Eski Yunan'da ise Dünya‘nın en büyük şehirlerinden biri olan Atina‘nın nüfusu 40 bin civarındaydı.
Günümüze doğru şehir nüfusu hızlı bir artış göstererek 15-20 milyonluk dev rakamlara ulaşmaktadır.
Örneğin, Londra‘nın nüfusu 1800 yılında 1 milyon iken 1850 yılında 2 milyona, 1890 yılında 5 milyona, 1965 yılında ise 11,5 milyona yükselmiştir.
Dünya'da nüfusu 1820 yılında 100.000'i aşan şehirlerin sayısı 22 iken, 1890'da bu sayı 120'ye yükselmiştir.

Yıllara Göre Şehirleşmenin Dünya Nüfusu İçindeki Oranı
Yandaki tabloda görüldüğü gibi yıllara bağlı olarak şehirleşme devam etmiştir. 1800 yılında nüfusu 20 binden fazla olan şehirlerin nüfus toplam nüfus içinde % 2,4'lük paya sahipken bu oran 1950-1960 yılları arasında % 33'e yükselmiştir. 1990 yılından sonra ise nüfusu 100 bini aşan şehirlerin toplam nüfus içindeki oranı % 50'nin üzerine çıkmıştır.
Şehirlerin Fonksiyonel Gelişimi
Yeryüzündeki ilk şehirleri oluşturan faaliyet tarımdır.
Bu gelişmede coğrafi konum büyük rol oynamıştır.
ilk şehirlerin nüfusları, kalabalık bir çiftçi ve din adamları, yöneticiler, tüccarlar ve zanaatkarlardan oluşmaktaydı.
Sanayinin ortaya çıkması ve gelişmesi ile şehirleşme hız kazanmış ve şehirlerin fonksiyonel değişimi hızlanmıştır.
Değişen koşullar ve artan ihtiyaçlarla beraber şehirlerdeki faaliyetler farklılaşmıştır.
Siyasi ve iktisadi etkenlerle nüfus artışı da hızlanmış ve günümüzdeki büyük şehirler ortaya çıkmıştır.

Şehirlerin Gelişiminin Küresel Etkileri
Şehirler kendi gelişimleri sırasında yakın çevrelerini de etkilerler. Ancak etki alanları benzer değildir.
Dünya'daki bazı şehirler sadece kendi çevresiyle sınırlı kalırken bazıları ise küresel boyutlarda etki alanına sahip olurlar.
Yani şehirlerin sahip oldukları özelliklere göre etkileri yerel, bölgesel ve küresel boyutlarda olabilmektedir.
Örneğin New York'ta meydana gelen bir olay Dünya'nın büyük bir kısmını etkilerken, Sudan'ın başkenti Hartum'da meydana gelen bir olay sadece yakın çevresini etkilemektedir.
Dünya ekonomisinde en önemli olaylardan biri 1929 yılındaki krizdir.
New York borsasındaki hisse senetlerindeki bir gün içinde çok fazla değer kaybetmesiyle başlayan kriz, Sovyetler Birliği hariç bütün Dünya'yı etkileyen genel bir ekonomik kriz haline dönüşmüştür.
Aynı özellikte bir krizde 2008 yılında gerçekleşmiş ve Dünya borsalarında önemli miktarlarda değer kayıpları yaşanmıştır.

Şehirler ve Etki Alanları
Şehirlerin gelişmesinde önemli paya sahip olan faaliyet türü o şehrin asıl fonksiyonunu belirler.
Bazı şehirler bir ya da birkaç faaliyet ile ön plana çıkabilirler.
Şehirsel fonksiyonlar şehirleri çevrelerine göre bir cazibe merkezi haline getirmiştir.
Bundan dolayı şehirde hem nüfus artar hem de ekonomik faaliyetler çeşitlilik gösterir.

Dünya'da Büyük Şehirlerin Kurulduğu Yerler
Sahip oldukları özellikleriyle Dünya üzerindeki konumlarını belirleyen şehirler, konumu, hinterlandı (art bölge, etki alanı) ve fonksiyonları ile çeşitlilik gösterirler.
Küresel etkiye sahip büyük şehirler genellikle orta kuşakta kurulmuştur.
Özellikle bu şehirlerin bazılarında denizle bağlantının kolay kurulduğu yerler tercih edilmiştir.
Bazıları doğal güzellikleriyle insanları kendine çekmiş, bazıları ise sanayi ve ticaret faaliyetleriyle etki alanı oluşturmuş, bir kısım şehirler ise tarihsel süreçteki önemleriyle büyük şehirler olarak ünvan kazanmışlardır.

Şehirlerin Fonksiyonları ve Etki Alanları
Şehirlerin etki alanlarını belirleyen etken, onların fonksiyonlarıdır.
Bu nedenden dolayı şehirlerin etki alanlarının sınırları değişiklik gösterir.
Küresel, bölgesel ve yerel etkiye sahip şehirlere örnekler şu şekildedir:
New York  
Roma
Mekke
Essen
Şam
Marsilya
 Oxford
 Tokyo
 Paris
 Bayburt

New York
1613 yılında Hollandalılar tarafından kurulmuştur.
A.B.D.nin nüfus bakımından 2. büyük şehridir.
Çevresindeki yerleşimlerle beraber nüfusu 21 milyondur.
Dünya'nın ve A.B.D.nin önemli uluslararası şirket ve firmalarının merkezleri burada bulunmaktadır.
Bu şehirde bulunan Wall Street Dünya'nın en önemli finans merkezidir.
Sanayi ve ticaretin olduğu kadar eğitim ve kültürel faaliyetlerin de yoğunlaştığı bir şehirdir.

Roma
Tarih boyunca süren belirleyici etkisinden dolayı Roma, "Dünya'nın Başkenti" ünvanına sahiptir.
2800 yıllık geçmişiyle XIII. yy.'da nüfusu 13.000 olan Roma'nın gücü hem dini hem de siyasi olarak Dünya'nın büyük kısmını kapsamıştır.
Ancak Roma'nın gücü İstanbul'a doğru kayınca şehir hem etkisini hem de nüfusunu büyük ölçüde kaybetmiştir.
Roma'nın şimdiki nüfusu 3 milyon civarındadır.
Aynı zamanda Katolik Hıristiyanların dini kenti olan Vatikan'ı da içine aldığından çift başkent özelliği taşımaktadır.
440.000 m2'lik alana sahip Vatikan bağımsız bir bütünlük halinde işlev görmektedir.
Küresel etkisi İtalya'dan fazladır.

Mekke
Coğrafi konum itibariyle çöl sahasına sahiptir, şartlar olumsuz olsada İslamiyet'in doğuşuyla önem kazanmıştır ve dini şehir olma özelliğine kavuşmuştur.
Yakın çevresi dışında Dünya'daki tüm Müslümanları etki altına almaktadır.
Her yıl milyonlarca Müslüman hacı olmak amacıyla Mekke'ye gelmektedir.

Essen
Madenciliğe bağlı olarak gelişme gösteren Essen Avrupa'nın en büyük sanayi bölgelerinden olan Ruhr Bölgesi'nde bulunur.
Almanya'nın altıncı büyük şehridir. XVIII. yüzyılda küçük bir şehir iken çevresindeki kömür yataklarına bağlı olarak çevresindeki yerleşim alanlarını da içine alarak gelişme göstermiştir.

Şam
Orta Doğu'da kavşak bölgesinde kurulan Şam Suriye'nin en büyük şehri olup, aynı zamanda başkentidir.
Dünya tarihi boyunca, hiç aralıksız ve uzun süre kullanılan şehir olarak da bilinir.
Deniz seviyesinden 690 metre yükseklikte kurulan şehir Barada nehrinin oluşturduğu bir vadide kurulmuştur.
Coğrafi olarak Orta Doğu'ya hakim bir noktada bulunmaktadır.
Şam geçmiş dönemlerde kervan yollarının kavşak noktasında yer aldığından ticaretin önemli merkezlerindendir.
Günümüzde ise bu şartların sağladığı avantajları değerlendirerek gelişimini devam ettirmektedir.

Marsilya
M.Ö. 600 yılında Yunanlı denizcilerin kurduğu Marsilya, Akdeniz'in en büyük ticari kapasitesine sahip olan liman şehri olma özelliğiyle önem kazanmıştır.
XIX. yüzyılda Fransız sömürgeleri, alt yapı projesi ve Süveyş kanalının açılmasıyla hammaddeyi işlemeye dayalı ekonomisi kısa sürede gelişimini sağlamıştır.

Oxford
Eğitim hizmetlerinin öne çıktığı bu şehir, İngiltere'nin kültürel ve tarihi açıdan önemli şehirlerinden biridir.
Oxford Üniversitesine sahip şehir, Dünya'nın her bölgesinden öğrencinin üniversite ve dil eğitimi için geldiği bir yerleşimdir.
Oxford Üniversitesi'ne ev sahipliği yapan bu kent tam bir öğrenci şehri olma özelliğini yüzyıllardır korumaktadır.
Dünya'nın dört bir yanından gelen öğrencilerin varlığıyla oldukça kozmopolit bir yapıya sahip olan Oxford'un yaklaşık nüfusu 140.000'dir.
Tarihi VIII. yüzyıla kadar uzanan şehir, Oxford Üniversitesi'nin tarihi ve görkemli kolejleri, yemyeşil parkları, mimarisi ve kültürel geçmişiyle turistler için de bir cazibe merkezidir.

Tokyo
Japonya, hem yer şekilleri hem de yer altı kaynakları bakımından olumsuz konumda olan bir ülkedir.
Ancak bunlara rağmen yüksek teknolojiyi kullanarak önemli sanayi ülkelerinden biri özelliğini kazanmıştır.
Başkent Tokyo'nun bu olaydaki payı, demir yolu ve güçlü deniz filolarını kullanarak Dünya pazarlarına erişimi sağlamasıyla gerçekleşmiştir
Bu özelliğiyle Tokyo aynı zamanda sanayi kentidir.

Paris
Paris Fransa'nın başkentidir.
Tüm Dünya'da anıtları, sanatsal ve kültürel yaşamı ile tanınmış olan Paris dünya tarihinde önemli bir şehir (kent) olmakla birlikte, başlıca ekonomik ve politik merkezler arasında yer almakta ve uluslar arası taşımacılığın geçiş noktalarından birini oluşturmaktadır.
Moda ve lüksün Dünya başkentidir ve "Işık Şehir" diye de bilinmektedir.

Bayburt
Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan şehir yer şekillerinin engebeli olduğu bir arazide kurulmuştur.
Ekonomik kaynaklarının sınırlı olmasından dolayı şehir dışına göç vermektedir.
Günümüzde Bayburt tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yeterince gelişmemesinden dolayı çevresini etkisi altına alamamış yerel bir etkiye sahip olmuştur.

1 yorum: